Mevlana Mahallesi 1701/7 Sokak No: 23A Bornova İzmir
+90 232 374 21 21 (Pazartesi - Cuma 09.00 - 17.00)
Temel Bektur
BAL Emekli Öğretmen
Yazıma anılarımla başlamak istiyorum.
Anadolu lisesinin bulunduğu ilçeyi, lisenin fiziki yapısını, öğretmenlerinden hiçbirini tanımıyorum. Yıl 1978; 1978-79 Eğitim Öğretim yılı. Kayseri Kız Öğretmen Okulu ve Kayseri Eğitim Enstitüsü’nde görev yapıyorum. O yıllarda ülkemizde ideolojik çatışmalar yaygın. Özellikle yüksek okullarda, üniversitelerde ölümlü olaylar oluyor. Çok iyi biliyorum ki, öğrencilerin çoğu ideolojilerini bilmiyorlar. Öğretileri ve sınıfsal durumları da savundukları ideolojilerine aykırı. Ama, aile durumu, mahalle yapısı, akrabalık ilişkileri, çıkar ilişkileri vs. onları bir grupta buluşturmuş. Bu grupların çatışmaları ölümle sonuçlanıyor; anne baba, öğretmen tedirgin!..
Bu açıklamayı biraz daha açacağım. 1979 Nisan ayında İzmir’e atandım. Bornova Anadolu Lisesi’nde göreve başladım. Eşim ve çocuklarım Kayseri’de. Çocuklarım okullarına orada devam ediyorlar.
Okul Müdürü Saadettin Bey, “Bu eğitim yılı bitmek üzere, Türkçe ve Türk Dili ve Edebiyatı derslerimizin hocaları var; ancak, 4. Sınıf coğrafya dersleri boş geçiyor, sizin yan dalınız Sosyal Bilgiler isterseniz o sınıflarda göreve başlayabilirsiniz,” dedi. O yıllarda Anadolu Liseleri bir yılı hazırlık sınıfı olmak üzere yedi yıldı.” Öğrencilere dersin konusunu sordum. Aklımda yanlış kalmadıysa, “İran, Irak, Sovyetler Birliği’nin yer yüzü şekilleri ve yer altı kaynakları. Dersime iyi hazırlandım. Derse girdim. Farklı bir dershane; daha önce öğretmen olarak çalıştığım yerlerde sınıf mevcutları otuz kırk öğrenciyken bu sınıflarda 25 öğrenci var. Üç öğrenci bir sırada oturmuyor, her sıra bir öğrenci için yapılmış.
Sınıfla tanıştık. Hemen fark ediliyor dilimizi çok güzel seslendiriyorlar; anlatımları çok çok güzel, inandırıcı bir anlatımları var. Biraz şaşkın, biraz ürkek, biraz da meraklıyım. Ben tahtaya asılmış harita üzerinde dersi anlatırken, not alıyorlar, soru soruyorlar dersimiz devam ediyor; mutluyum. Konu o ülkelerin yer altı kaynaklarına gelince sorular soruluyor itiraz ediliyor, öğrenciler arasında karşılıklı itirazlar başladı; sesler yükseldi. Eyvah dedim, burada da çatışmalar kavgalar var! Kısa sürede korkum sevince dönüştü. Evet farklı bakış açıları, farklı yaklaşımları var; ses tonları farklılaştı ama; asla birbirlerinin sözünü kesmiyorlar, karşı tezleri boş, anlamını bilmediği slogan biçiminde değil; çok bilinçli açıklamalar yapıyorlardı. Örneğin; Amerikan emperyalizmi ve de verdiği zararları anlatılırken, ”doğru ama Sovyet emperyalizmini de unutmayalım” diyor, açıklamalar yapıyorlardı. Örneğin, şu kadar petrolleri, su kadar yer altı madenleri var” gibi bilgiye dayalıydı itirazları; araştırıyorlar okuyorlardı. BU sınıftaki demokratik yapı okulun genel yapısında da vardı. Yabancı dille eğitim yapan bu okullarda, sanki bu demokratik anlayış temelleştirilmek istenmişti. Ya da velilerin ekonomik ve kültürel yapısı, bu okullarda, özellikle Bornova Anadolu Lisesi’nde ve“Kolej” döneminden de gelen öğrencilerin zeki olması, bir süre yurt dışında da eğitim gören Köy Enstitülerinde yetişmiş öğretmenlerin, yöneticilerin bu okullarda çalışmaları bu demokratik ortamın oluşmasına katkıları olabilir. Böyle bir okulda çalışmak beni mutlu ediyordu. Öğrenciler öğreniyor, öğretmenler öğreniyor, yöneticiler deneyimlerine yenilikler katıyor yani” Kimse kimseye bir şey öğretmiyor herkes birbirinden çok şey öğreniyordu.” Ne yazık ki bu durum On iki Eylül bin dokuz yüz seksene dek sürdü.
Bütün olumsuzluklara karşın o günden bu güne dek öğretmen arkadaşlarımızın, yöneticilerin üstün çabaları o yapıyı devam ettirilmektedir.
Veli yönetim-öğretmen iş birliğinin okullara her yönden katkısı önemlidir. BAL’da da bu işbirliği güçlü bir şekilde devam ediyordu. On İki Eylül’den sonra okul koruma derneklerine emekli subaylar seçilmeye başlandı. BAL Koruma Derneği’ne de, bir öğretmen arkadaşımızın eşi emekli bir subay seçildi. Bizlere de okula da katkıları oldu. İşte o dönemde BAL Vakfını kurma çalışmaları başladı.
Okul dışındaki çalışmaları bilmiyorum ama, okulda benim çalıştığım Müdür Yardımcısı odasında rahmetle andığımız Kaya Gülan Bey, Prof. Dr. Ediz Ulusoy Hoca, Melek Keresteci Hanımefendi toplanıyor BAL VAKFI’nın kurulma gerekçelerini, yöntemlerini vs konuşuyorduk. Bana, Okul yönetimiyle görüşme, neler yapılacağını aktarma gibi görevler verildi. Ben konuyu Okul Müdürümüz (Rahmetli) İbrahim Emiroğlu’na aktardım. Sakince dinledi. “Ellerini dişlerini sıkar gibi yaparak “Bana bak posbıyık (kabarık bıyıklarımdan dolayı bana içtenlikli bir şekilde böyle seslenirdi.) Bu okulun her santimetre karesinde binlerce sorun var bir de vakıf sorunu getirme bana. Ben gerekçeleri anlattım, dinledi, bıyık altından gülümseyerek,” ne yaparsanız yapın.” dedi. Vakıf logosunu çizdim Müdür Başyardımcısı Suat Muratlı Beye görüştüm. (Rahmetli) Suat Hocam anlattıklarımı dinledi, ”Güzel. Ama logonun çizimini Erol Aykaplan Bey ile bir kez daha gözden geçirin. O resim öğretmeni daha güzel çizebilir,” dedi. Erol Hocamla da görüştük.
Bugün gururla taşıdığımız armanın anlamı şu idi: Yonca, bereket bolluk, ona bitişik b l harfleri. Yani, bütün güzelliklerin toplandığı bir okul BORNOVA ANADOLU LİSESİ. Akıl bolluğu, ahlak bolluğu, yaratma, yaşatma, dayanışma gücü… Ve de bugün ülkemizde; Sağlıkta, sanayide, tarımda, sanatta; üretimde BALlılar var, sporda BALlılar var. Politikada, Bakanlıkta, bürokraside Ballılar var. Ülkemizde ve de Avrupa’da ve de Asya’da, Amerika’da Afrika’da, beş kıtada bilim insanları BALlılar var; yaratıyorlar, üretiyorlar, dayanışıyorlar... Vakıfları var ağabeyleriyle buluşuyorlar!..
BAL Vakfını kuranların, yaşatanların ve de yaşatacakların emeklerine, ellerine sağlık… Kaybettiklerimizi rahmetle anıyorum.
Oradan buralara, o günlerden bu günlere…