Blog

Yıldızların Altında

  • 22 Temmuz 2022
Yıldızların Altında

Cantay GÖK ‘85

Ateşin başında oturuyorum. Etrafımı saran zifiri karanlıkta gökyüzü ışıl ışıl. Çocukluğumdan bir okulun bahçesinde de benzer gökyüzü görüntüleri zihnimin derinliklerinde bir yerlerde. İki gündür yollardaydım. Saatler süren uçak yolculuğu, ardından yüzlerce kilometre direksiyon sallamak. En yakın köy galiba 100 km ötedeydi. En yakın insan ise birkaç on km ötede. Çok da uzak olmayan bir mesafede aslanlar olmalı, derinden bir erkek aslanın kükremeleri geliyor. Belki de ilerideki çalıların ardında bir sırtlan ya da leopar beni izliyordur. Neyse ki araçtaki küçük buzdolabı buz üretebiliyor. Türkiye’den beri yanımda getirdiğim yerli içeceğimizden bir yudum alıp sonsuz yıldızların arasında kayboluyorum.

Bir tutkunun peşinde, dünyanın ıssız bir köşesine, tek başıma, bu kadar yolu teperek gelebilmemi sağlayan ne?

11 yaşında küçücük sıska bir çocukken, annemin pek de gönüllü olmamasına rağmen, “ben gidecem” diye direttiğim ve yatılı öğrenci olarak kapısından girdiğim o okulun hayatımdaki rolü nedir? Küçücük bir çocuk olarak girip genç bir insan olarak çıktığım o kapının etkisi var mıdır buralara kadar gelmemde?

Orta 2. Sınıfa kadar yatakhanede yorganın altına girip anne-ev özlemiyle ağlayarak uyuya kaldığım gecelerin etkisi var mıdır? Bugünkü ebeveynlere küçük birer kalp krizi geçirtmeye yetecek hijyensizlikteki tuvaletlerin? Haşlama çayla yaptığımız, makine yağından hallice margarin eşliğinde, her gün rotasyonla değişen, ya zeytin ya peynir ya da reçelli kahvaltıların? Geceleri yatmadan yenen salçalı bayat ekmeklerin? Kışın ellerimizin sırtını nasırlaştıran ayazın? Kendimden büyük çantaları adeta sürükleyerek otogara gidip, boyumun yetişmediği bankolardan şehirlerarası otobüs bileti alıp Denizli’ye eve ulaşma çabalarımın? Yaşadığım sıkıntıları “ya beni okuldan alırlar da Denizli’ye dönüp mahalledeki ortaokulda okumak zorunda kalırsam” endişesiyle aileme anlatmamamın? Peki daha orta okuldayken derslerden sonra Bornova’ya kaçıp meydandaki pidecinin üst katında ya da Küçük parktaki birahanenin karanlığında içtiğimiz arpa sularının?

Küçük çocuklar olarak yaşadığımız onca sıkıntının 14-15 yaşlarında hormonların da etkisiyle birden önemsizleşip kaybolması ve neredeyse bütün arkadaşlarımla hayatımızın en güzel yılları olarak tanımladığımız lise yıllarının etkisi nedir? Sıkıntıyla geçen zamanlar sonrasında, genç ergenler olarak özgürlüğün farkına varmamız ve bunu rahatça kullanabilmemizin? Hiçbir şeye biat etmemeyi öğrenmemizin? Aynı yaşta aynı dertlerden muzdarip çocukların ergenliğe ve erişkinliğe birlikte yol aldıkları, birçok yaşıtımızın hayal bile edemeyeceği güzel günlerin etkisi nedir?

13 yaşında otogara gidip bilet alıp şehirlerarası yolculuk yapmak, Uganda’nın sokaklarında dolaşmaktan daha mı kolaydır? 15 yaşında arpa suyunun etkisiyle gece karanlığında okula dönmeye çalışmak, Zambiya’da kaybolmadan yolunu bulabilmekten daha mı kolaydır? Küçük bir taşra şehrinden gelip büyük şehrin insanları arasında tek başına durabilmek, aslanların cirit attığı yerlerde gezinmekten daha mı kolaydır? Bir taşra ilkokulunun en zeki-gözde öğrencisi iken birdenbire kendinden daha zeki daha çalışkan onlarca belki yüzlerce çocuğun arasına düşmek ve bununla başa çıkmaya çalışmak, ıssız bir çölün ortasında koca aracın patlayan lastiğini değiştirmekten daha mı kolaydır?

Mutlaka hepimizin travmaları var. Benim travmalarımın çoğu BAL’da geçen ilk 2-3 yılıma ait. Sonrası ise hayatımın en güzel dönemi.

BAL’da yaşadığım sıkıntıların ve güzelliklerin aslında hayattaki en önemli kazançlarım olduğunu anlamam yıllarımı aldı. Hayatta kalmayı, kendime yetmeyi, korkularıma yenilmeden istediklerimin peşinde koşmayı… Başkalarıyla sidik yarıştırmaktansa, kendi zayıflıklarımla mücadele etmeyi…

İnsanlar benim çok cesur olduğumu düşünüyorlar. Halbuki ben çok şeyden korkan, ürken bir insanım. Ama o korkulara rağmen yola devam etmeyi öğrendim. Hayatta kalmayı, sabretmeyi, karşıma bir zorluk çıkarsa bir şekilde onu aşabileceğim duygusunu öğrendim. Ve bunları BAL’da öğrendim.

Herkesin yaşadıklarından çıkarımı, cebine koyduğu farklı olacaktır. Benim o güzel okulumdan cebime koyduklarım bunlar oldu. Bir de bunca yıl sonra arkadaş dediğim insanların neredeyse tamamının oradan olması var. Kendimi tanımlarken kullandığım kelimelerin başında okulumun adının olması var…

Ateş iyice zayıfladı. Yıldızlar daha da parlaklaştı. 40 küsur yıl önce kafamı kaldırıp yukarı baktığımda da böyle parlak görünürdü o tava şeklindeki büyük ayı okulumun bahçesinden….

Artık gidip yatma vakti. Aslan kükremeleri de yaklaşıyor zaten…

İyi ki o kapıdan girmişim, iyi ki BAL’lı olmuşum…